👨🏛️ Fikret Bila: “Terörsüz Türkiye” BOP’un parçası
“Terörsüz Türkiye” Söylemi ve BOP İlişkisi: Jeopolitik Bir Analiz
Gazeteci Fikret Bila’nın “terörsüz Türkiye” söylemini ABD-İsrail merkezli Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) stratejisinin bir yansıması olarak görmesi, Suriye politikalarıyla olan derin ilişkisi bağlamında, konunun yalnızca iç güvenlik meselesi olmadığını, aynı zamanda geniş bir jeopolitik hesaplaşmanın parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Bu bakış açısı, sürecin hem paranın hem de psikolojinin manipülasyonuyla nasıl iç içe geçtiğini gösteren önemli bir deşifredir.
Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ve Türkiye
Büyük Ortadoğu Projesi (Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Girişimi – Greater Middle East Initiative), ABD’nin 11 Eylül saldırılarının ardından Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki ülkelerde demokratikleşme, ekonomik liberalleşme ve istikrar sağlamayı hedeflediğini belirttiği, ancak çoğu zaman bölgesel haritaların yeniden çizilmesi, jeopolitik dengelerin değiştirilmesi ve ABD-İsrail çıkarlarının güvence altına alınması olarak yorumlanan bir stratejidir. Bu proje kapsamında, bazı analistler, terörle mücadele söyleminin bölgedeki mevcut yapıları dönüştürmek veya zayıflatmak için bir araç olarak kullanıldığını iddia ederler.
Fikret Bila’nın “terörsüz Türkiye” söylemini bu çerçevede değerlendirmesi, Türkiye’nin terörle mücadeledeki hassasiyetlerinin ve çabalarının, bölgedeki daha büyük bir stratejinin parçası olarak manipüle edilebileceği endişesini yansıtmaktadır. Yani, “terörsüz bir Türkiye” hedefi, aslında bölgedeki sınırların, enerji hatlarının ve nüfuz alanlarının yeniden şekillendirilmesine hizmet eden daha geniş bir planın bir parçası olabilir.
Suriye Politikalarıyla Derin İlişki
Bu analizin merkezinde Suriye yer almaktadır. Suriye, BOP’un en önemli ve karmaşık uygulama alanlarından biri olmuştur. İç savaş, vekalet savaşları ve terör örgütlerinin ortaya çıkışı, Suriye’yi bölgesel ve küresel güçlerin rekabet sahası haline getirmiştir.
- Suriye’nin Bölünme Riski: Suriye’deki karmaşa, ülkenin fiilen bölünmesine yol açmıştır. Özellikle Fırat’ın doğusundaki ABD destekli bölgeler ve Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler, merkezî Şam rejiminin kontrolünden uzaktır. Bu durum, bazı analistler tarafından BOP’un bölgesel haritaları yeniden çizme hedefinin bir parçası olarak yorumlanır.
- Terör Örgütleri ve Vekalet Savaşları: Suriye’de ortaya çıkan DEAŞ gibi terör örgütleri ve çeşitli vekalet savaşları, bölgenin istikrarsızlaşmasında önemli rol oynamıştır. Bu kaos ortamı, dış müdahaleler için zemin hazırlamış ve bölgedeki güç dengelerini değiştirmiştir.
- PKK/YPG ve Türkiye’nin Güvenlik Endişeleri: Türkiye için PKK’nın Suriye uzantısı olan YPG, ulusal güvenlik tehdididir. Bu durum, Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri operasyonlarını ve sınır ötesi güvenlik stratejilerini şekillendirmiştir. Fikret Bila’nın analizi, bu güvenlik endişelerinin bile, daha büyük bir jeopolitik oyunun içinde bir kaldıraç olarak kullanılabileceği ihtimaline işaret etmektedir. Yani, “terörle mücadele” adı altında, Türkiye’nin kendi güvenliğini sağlama çabaları, aslında bölgesel yeniden yapılandırma planlarının bir parçası olarak görülebilir.
Analitik Boyut: Para ve Psikolojinin Manipülasyonu
Bila’nın vurguladığı “paranın ve psikolojinin manipülasyonu” süreci, bu tür jeopolitik stratejilerin nasıl işlediğini açıklar:
- Paranın Manipülasyonu:
- Ekonomik Baskılar: Bölgesel aktörler üzerinde ekonomik baskı kurularak (örneğin yaptırımlar, mali yardımların kesilmesi), istenilen politikaların benimsenmesi sağlanabilir.
- Yatırım ve Destekler: Belirli gruplara veya bölgelere yapılan mali destekler, o bölgelerin güçlenmesine ve jeopolitik hedefler doğrultusunda kullanılmasına olanak tanır. Suriye’de ABD’nin SDG’ye sağladığı mali ve askeri destekler buna bir örnek olabilir.
- Yeniden İnşa ve Krediler: Savaş sonrası yeniden inşa süreçleri, uluslararası finans kurumları ve dış güçler tarafından manipüle edilebilir, bu da borçluluk ve siyasi bağımlılık yaratabilir.
- Psikolojinin Manipülasyonu:
- Tehdit Algısı Yaratma: Kamuoyunda belirli bir tehdit algısı (örneğin “terör tehdidi”) oluşturularak, hükümetlerin bu tehditlere karşı “güvenlik” adı altında daha sert veya dış politikaya yönelik adımlar atması için zemin hazırlanır. Bu durum, toplumun iç güvenliğe odaklanmasını sağlarken, dışarıda dönen jeopolitik oyunları görmezden gelmesine neden olabilir.
- Propaganda ve Medya: Medya aracılığıyla yapılan yoğun propaganda, kamuoyunun belirli bir yönde düşünmesini sağlar. “Terörsüz Türkiye” gibi söylemler, hem iç kamuoyunda belirli bir beklenti yaratır hem de dışarıdan gelecek müdahalelere veya politikalara meşruiyet kazandırır.
- Korku ve Belirsizlik: Bölgesel istikrarsızlık ve terör olayları, halkta korku ve belirsizlik duygusu yaratır. Bu durum, hükümetlerin “istikrarı sağlama” adına dış politikada daha agresif veya ödün veren adımlar atmasını kolaylaştırabilir.
Sonuç
Fikret Bila’nın analizi, “terörsüz Türkiye” söyleminin salt bir iç güvenlik hedefinden öte, bölgesel ve küresel güçlerin jeopolitik çıkarlarını içeren karmaşık bir stratejinin parçası olabileceği uyarısını yapmaktadır. Bu analiz, özellikle Suriye’deki gelişmelerle birlikte ele alındığında, Türkiye’nin terörle mücadelesinin, BOP’un bölgesel haritaları yeniden çizme ve enerji yollarını kontrol etme gibi daha geniş hedefleriyle örtüşebileceği ihtimalini gündeme getirmektedir. Paranın ve psikolojinin manipülasyonu, bu tür jeopolitik oyunların en etkili araçlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bu perspektif, Türkiye’nin bölgesel politikalarını değerlendirirken, sadece görünen yüzünü değil, perde arkasındaki olası motivasyonları ve uzun vadeli stratejileri de dikkate almanın önemini vurgulamaktadır.
Yorum gönder